Irmak

ağaç demiş ki baltaya
sen beni kesemezdin ama
ne yapayım ki sapın benden
bak şu ağacın bilincine sen
ölen ben, öldüren benden

bunca analar ağlayıp durur da
akıp gider gelinciklerden
kör müdür sağır mıdır bu ırmak
ölen ben, öldüren benden

her yerde böyle olmuş bu
önce dağa, taşa, ağaca söyletmiş halk
sonunda sabahın bir yerinden
uyanıp kalmış ayağa ırmak
ölen ben, öldüren benden

Ruhi Su

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Sikago'da son zamanlarda neler yaptik?





Mümkün oldugunca dans gösterisi izlemeye calistik. E tabi hem yerde oturup hem de bale seyretmeye calismak zor oluyor. Ama heralde dünyada bi esi yoktur acik havada bale seyrederken mercimekli köfte yemenin.


  

Mezarliklara gidip fotograflar cektik.

 

Yollarda enteresan insanlarla karsilastik.

 

Gercekten enteresan insanlarla...




Yapraklari sararttik. Sari sari arkadaslar agirladik.



Teksas'a gidip sanatsal agirlikli cigköfteler yaptik.




Istanbul tadinda yerlerde gezdik.



Gündüz yokolan, gece ortaya cikan saraylari dolastik.




Ve bilgisayar parcaladik..

En azindan aklimda kalanlar bunlar.Simdilik..




  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Uyumlu Cift

Ne zamandir yazmiyorum, yavas yavas doldurucam yazmadigim günlerin biraktigi boslugu, o ara biriktirdiklerimi.

Haber üzücü ama kisiler neseli: Tokat'in Resadiye ilcesi civarinda ihtiyaclarini gidermek icin mola veren kamyonete saldiri olmus, bi kisi vefat etmis, 2 kisi yaralanmis. Yaralananlar evli bi cift: Nazim Sahin ve Nazmiye Sahin'mis. Tatli bi tesadüf diye düsündüm.

http://www.ntvmsnbc.com/id/25026321/

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Arabulucu


Sikago'muzda gecen bi film seyredelim dedik, bunu hatirladik. Meslek gruplarini tek tek ele alip (buna (ilk aklima gelen)doktorluk, hatta daha da alanlasip cerrahlik (Grey's Anatomy), tani doktorlugu dizileri (House M.D.)de dahil) jargonlarindan bi kac sey kapip (asla rehine tutan birine hayir demeyeceksin, ortak noktalar bulacaksin vs vs) film kotarma serisinin baska bi ürünü. Biz de napalim Amerikan filmleri izlemeyi daha eglenceli hale getirmenin yolunu bulduk: Kahramanlarla konusuruz: "Do what you have to do! (Ne yapman gerekiyorsa yap!)", "Yürü be!", "Kim tutar seni!" vs vs.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Kizarmis Yesil Domatesler



Mutlu olmak icin izlenecek fimlerden. Mutlu olmak icin tekrar izledigim filmlerden. Siddetle (!) tavsiye edilir. Towandaaa! (Özellikle yesil domates aşı yerken izleyin, tadina doyamayacaksiniz (ikisinin de))

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Komik Google Aramalari


Google'a safca sorular sorup mükemmel cevaplar alabiliyorsunuz. Su nasil yapilir, bu nasil yapilir gibi. Bi de google search arama yaptiginiz kutucuga daha önce yapilmis aramalari size yardimci olmak icin getiriyor. Iste orada süper aramalara rastlayabiliyorsunuz. Söyle ki: Fotograflari nasil degistirebilceginiz konusunda bi arama yaparken: "how to manipulate(nasil degistirilir)" yaziyorsunuz google size daha önce yapilmis aramarlardan secenekler sunuyor: "how to manipulate people? (insanlari nasil elimde oynatirim gibi bisiy)". Hayat komik, insanlar komik.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Virgina Woolf'un Son Mektubu

canım,
yeniden delirmek üzere olduğumdan eminim.
o korkunç dönemlerden birine daha göğüs gerebileceğimizi sanmıyorum.
ve bu sefer toparlanamayacağım da.
sesler duymaya başladım.
dikkatimi bir şey üzerinde toplayamıyorum.
ben de yapılabileceklerin en iyisi gibi görünen şeyi yapıyorum.
sen bana mümkün olan en büyük mutluluğu verdin.
birisi başkası için ne yapabilirse, hepsini yaptın.
sanmam ki başka iki kişi bizden mutlu olmuş olsun, bu korkunç hastalık gelene kadar.
artık onunla mücadele edemiyorum, hayatını zehir ettiğimi biliyorum, ben olmasam çalışabilirdin.
ve biliyorum ki çalışacaksın. görüyorsun ya, bunu bile doğru dürüst yazamıyorum. okuyamıyorum.
söylemek istediğim şu, hayatımın bütün mutluluğunu sana borçluyum.
bana karşı hep sabır gösterdin ve inanılmayacak kadar iyiydin.
bunu söylemek istiyorum-bunu herkes biliyor.
biri beni kurtarabilseydi eğer, o sen olurdun.
senin iyiliğinin kesinliği dışında her şey benden gitti artık.
hayatını daha fazla zehir edemem.
sanmam ki başka iki kişi bizim olduğumuz kadar mutlu olsun.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Amerika Üzerine Tezler - 1

Amerika Üzerine Tezler 1 cünkü muhtemelen gerisi gelecek diye düsünüyorum.

Her ne kadar Subway'de bana korku dolu anlar yasatsalar da Amerika'da siyah nüfusun daha eglenceli oldugunu düsünüyorum.

Subway'de neden mi korku dolu anlar yasatiyorlar? Ancak aksanlarini anlayip kendi aksanini düzeltip konusunca anlasabiliyorsun cünkü. Misal zeytin istedigimde "Do you want Onions(Aanins) or Olives(Aalivs)?" sorusuyla karsilasinca hemen agzini yayarak "Olives (Aalivs)" diye cevap vermek durumunda kaliyor insan.

Neden mi eglenceliler? Rengarenk kiyafetler giyip, enteresan enteresan makyaj yapip, oje sürüp, ritmik yürüyen bu insanlar eglenceli degil de soluk benizliler mi eglenceli sizce? Görecelilikten mi bilmiyorum ama beyazlar sanki daha bi beyaz ve soluk benizli geldi bana burda.

Ha bunlarin bi kere otobüste karsilastigimiz cok tatli siyah bi kizi severken, diger taraftan baska bi siyah kadinin bana arkadasina dönüp beni göstererek "Bizim yegene ne kadar da cok benziyor!" demesiyle hic alakasi yok. Hani bi sürü insan, bi sürü insana benzetti beni simdiye kadar ama böylesini daha önce hic görmemistim, bunu da gördük gecirdik, hos oldu.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Kütüphane

Bos zamanlarini kütüphanede geciren süper de bi insanim :P Saka bi yana cidden seviyorum kütüphaneleri. Elinin altinda kitaplar, ferah bi ortam, sirf ders calismak icin degil bilgisayarda konsantre bisiyler yapmak icin de harika mekanlar kütüphaneler.
Salih bana dolap tuttugundan beri (millet kat yat tutar, insanin akademisyen sevgilisi varsa kütüphaneden dolap tutar, bize de bu uyar :)) artik University of Chicago kütüphanesinin bi sakini oldum diyebilirim. Sabah geliyorum aksam cikiyorum yeri geldiginde. Insan bütün gün bi mekanda durunca cevresini inceleme kabiliyeti de yükseliyor.

Kütüphaneye gelmeye basladiktan bi süre sonra müdavimleri taniyorsun: her gün ayni masaya sabah 9, aksam 5 arasi oturan Cin'li eleman, koridorda cinsiyet ve ayrimcilik calisan Güney Amerika'li eleman, onun ilerisinde benim dolabimin oldugu bölgede oturan kel ama sakalli kütüphane sosyali (bunun arkadaslari da burda takiliyor, arada birbirinin yanina ugrayip hal hatir soruyorlar) insan...

Sonra kisilikleri incelemeye basliyorsun: Kimse umrumda degil kisisi: "Istedigim kadar rahat hareket ederim, torbamin icinde bisiy mi kalmis, hasir husur acarim torbayi hic istifimi bozmam, siz gelmeden önce de buralarin agasi bendim sizden sonra da ben olucam!" Aman kimseye bulasmayayim, kimse de bana bulasmasin kisisi: hücre tabir ettigimiz yerlere oturup, bütün gün kendi dünyasinda takilmayi seven kisiler bunlar. Müzik dinlerler, youtube'ü acip bisiyler izlerler ama bazi zaman da öyle bi konsantre olurlar ki biri dokunsa irkilirler.

Kütüphanenin bi de vardiya sistemi var: kimileri gündüzcü, kimileri gececi. Gündüzcüler "Bütün gün calisirim, isimi yapar evime dönerim, belki spora giderim sonradan, keyfim bilir. Bütün gün calistim ya icim rahat" kisileridir. Gececiler ise "of ya hic calismadim kac gündür, cok calismam lazim, vakit de yok. Enerji icecegi, yiyecegi bilumum maddeleri yanima alayim, kitaplari yigayim masaya, sacimi örüp gözlügümü de taktim mi tamamdir! girdim calisma moduna, kimse beni tutamaz!"

Ben bunlardan hangisi miyim? Hic biri ya da her biri (aga olani haric :) bi ünlü düsünürün dedigine gibi: agalari sevmem, seveni de sevmem :)). Bazen hücreme gidip, icime gömülürken, bazen gayet güzel ortak masalara oturup yapacagimi yapip cikiyorum aksam olunca kütüphaneden. Gececilige düsmemek dilegiyle.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Tango

He bi de dün itibariyle tango derslerine basladik. Yillardir bi türlü ayni sehirde yasayamadigimizdan gidemedigimiz, hep hayalini kurdugumuz Arjantin tango. Ilk ders sonucu benim icin hüsrandi. Zira önümü göremedigim, sürekli tabi oldugum bi dans yapmak garip geldi. Ha kontrol manyagi bi kisiligim yok cok sükür ancak itatkar da sayilmayan bi bünyeye sahibim malesef. Yedege flamenkoyu koyup, sabredip deneyip görecegiz.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Fotograf

Cebren ve hilesiz Chicago University'(University of Chicago olacak dogrusu)den fotograf dersleri almaya basladim. Saf fotograf, siyah-beyaz, karanlik odada film tab etmeli, karta basmali, 50mm'li bi ders. O kadar heyecanliyim ki kendimi zor sakinlestiriyorum.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Ah su windows!


Dogru cevap hangisi sizce? :)

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Zeki Demirkubuz Haftasi

Zeki Demirkubuz haftasi yaptik. Izlemedigimiz, eksik filmleri tamamladik.



Ucuncu Sayfa programlarini bol bol izleyen Meryem'in kendisinin böyle bi hikayede basrol oynamasina kadar giden yol. Isa'nin insanin icini burkan caresizligi. Sonrasinda Meryem'in hikayesinde figüranlasmasi. Özellikle Basak Köklükaya'nin fazlasiyla yetkin oyunculuguna hayran kalmamak elde degildi.

 


Icice gecmis itiraflar dizisi. |uyari yazinin bundan sonrasi izlemeyenler icin sakincali olabilir| Aldatanin hep aldattigi, beraber aldattigi ücüncü kisinin ise ileride potansiyel aldatilan durumuna düsmesinin, aldatma, aldatilis, aldanma sarmalinin güzel bi sergisi. Askin o hastalikli, daha dogrusu hastaliga tutulmus halini göstermesi bakimindan da basarili bi film. Hani filmin sonunda Harun Nilgün'e gidip "Hadi gel benimle" diyor ya, iste tam orasi askin hastaliginin göstergesi.


Film boyunca adini bu kadar sik kendi kendime tekrarladigim bi film hatirlamiyorum. Filmin ilk 20 dksi "hadi artik itiraf et, itiraf et" diyerek gecti.


Bu sefer Taner Birsel'in oyunculugu Basak Köklükaya'yi gölgeler cinstendi.

ZD ufak da olsa bi cameo örnegiyle karsimiza cikar.



Film hakkinda hic bisiy bilmedigimden filmin sonunda Salih'e dönüp "Camus'nün Yabanci'sindaki adama ne kadar cok benziyor Necati karakteri" demem heralde ZD'un ne kadar basarili bi uyarlama yaptigini gösteriyor. Hayata dair tüm isteklerini, arzularini, hirslarini bi kenara birakmis  Necati'nin öyküsü. Sorulara farketmez cevabiyla bütün hayatini gecirebilir nerdeyse. Tek tercih hakkini sütlü kahvede (ama öyle kahveye süt karistirilmisindan degil de sütü cezveden pisirilmis, tamami sütten olusan kahve) kullanir.





Diger ZD filmlerinden farkli olan bi film. Sanki bu filmde sinema camiasina isik tutmak istemis. Ahmet'in oturdugu evin salonunun yavas yavas bi bekleme odasina dönüsmesi ve onun neredeyse "sirada kim var hayatima girip cikmak isteyecek?" tadinda edilgenligi.

Yönetmen cameo'nun dibine vurarak basrolde oynamistir. Oyunculugunun o kadar da iyi olmamasina, aslinda bu rolde öyle süper bi oyunculuga gerek de yok ya, ragmen yönetmenin yine bi yönetmeni oynamasi herhalde filmi indandirici kiliyor. 

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Kücük bi yol hikayesi

Mini balayi kivaminda gittigimiz Bozcaada'da denize ulasmak icin sehir merkezinden otostop cekerek yola ciktik.  


 

Bindigimiz ilk araba bi traktördü. Sallana sallana kiremit deposuna kadar götürdü sagolsun bizi.







 Sonrasinda bi Anadol'a bindik. Adam arabanin gercek sahibi bile degilmis. Adada bakimsiz bi halde bulmus. Sonra bakmis motoru calisiyor, kullanmaya baslamis o günden beri.




Otostop cektigimizde duran bi sonraki araba bi jip cikinca "Anadol'dan sonra jipe biniyoruz" diye güle oynaya bindik. Istanbul'dan 3 günlügüne adaya kacan iki kafadarin jipinin ici biraz hasarliydi. Hani nasil cikar o zimbirti koltugun arkasindan anlamis degilim. Adamlar bize adayla ilgili bi iki fikir verdikten sonra denizlere cikti sokaklarimiz.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Radiohead - Creep



Güzel sarkiya akustik yorum ve güzel bi klip yapmislar.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Baslangic Yazisi

Yurtdisinda yasamaya basladigimdan beri bilissel anlamda daha rafine bi hayat yasiyorum: izlediklerim, dinlediklerim artik daha secici. Popüler kültürün dayatmalarindan ve bi sürü bilgi kirliliginden uzak bi yasam. Bu yüzden yeni blogun adi secici algi. Hani bunu süper bisiy olarak düsünebilir insan bunu ama bi yandan da tesadüflerin hoslugundan mahrum kaliniyor aslinda. Bi gece yarisi uyanmissinizdir da televizyonu acip, kanallara bakarsiniz, geceyarisi yayinlanan kimsenin izlemeyecegi düsünülen bi filme denk gelme umuduyla biraz da, bu ve benzeri bi sürü tesadüfün yeri artik daha azdir yasantinizda.

Ha bu blogda sadece sinemadan, kitaplardan ve müzikten bahsetmeyecegim yine. Genel olarak hayat konum olacak yine. Yani icerigin neler olacagini, karsima neler cikacagini hayat belirleyecek zaman gectikce.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS