Bauhaus ve Sikago

Mimariyle ilgilenen kiminle konussak Sikago'nun farkli mimari akimlara ev sahipligi ettigini hatta bi Sikago stilinden bile bahsedildigini soylemistir. San Francisco'dan arkadasimiz sevgili Kendal bizi ziyarete geldiginde Sikago'nun bu mimari yuzunu biraz da biz tecrübeleme sansini elde ettik. Kendal tasarim okudugu icin Bauhaus akimina asinaydi ve onun bir cok orneginin Sikago'da oldugunu ogrenmisti. Salih'in dedigi gibi hazine avi gibi bi ava ciktik ve Bauhaus'un izlerini aradik Sikago'da.

Ilk once Bauhaus'un ana ilkesini aciklamakta fayda var sanirim: Bu akim bi tasarimin arkasinda muhakkak bi islevsellik olmasi gerektigini one suruyormus (form follows function - bicim islevi takip eder). Mesela binalardaki suslemeler bi islevsellikleri olmadigi surece anlamsizdirlar ve bu yuzden gereksizdirler (ornament and crime - süs ve suç). Mimari basit ve moduler olmaliymis bu akimin beybabalarina gore. Bauhaus'dan etkilenmis binalari sadelikleri ve pencerelerinin dahasi binanin kendisinin karesel/dikdortgensel goruntuleriyle digerlerinden ayirdetmek mumkun.




 Bauhaus isminden de anlasilacagi gibi Almanya'da ortaya cikiyor ilk 1920'li yillarda. Nazi rejiminin iktidara gelmesi ve Bauhaus'u yeterince Alman bulmamasi uzerine baslica temsilcileri olan Walter Gropius ve Mies van der Rohe tasarimlarini gerceklestirebilecekleri Amerika'ya daha dogrusu Sikago'ya goc ediyorlar. Biz iki mimarin binalarini ararken farkettik ki bi surusunu cesitli nedenlerle yikma karari almis belediye ve mal sahipleri. Buna karsilik Gropius'un mimarligini yaptigi Michael Reese Hospital'i kurtartmak icin bi kampanya baslatilmis:
http://www.savemrh.com/bauhaus

Mies van der Rohe ise bu bakimdan daha sansliymis zira mimarlik bolumunun basina getirildigi Illinois Institute of Technology (IIT)'de kampuse yapilacak yeni binalarin tasarim isine kendisine verilmis ve eserleri bugun hala okul binasi olarak kullanilmakta.



S.R. Crown Hall - Mies van der Rohe'nin basyapiti olarak gecen bina. Buyuk dikdortgen pencereleri binanin isik sorununu cozuyor. Basit, yonetmesi kolay, modern bi bina. Bu binanin komik tarafi ise süslenmesi, süs dediysek hemen oyle kanmayin cunku süs olarak catinin bitimiyle bitmeyen, devam eden kirislerden bahsediyorum süs diye.

Yine Mies van der Rohe'nin tasarimini yaptigi IIT'deki bi kutuphane.

IIT hakkindaki komik bi saptama ise kampusteki binalarin bazisi gotik mimariyle tasarlanmisken buyuk kismi modern mimarinin eseri olmasi ve bu ayrimin gozle gorulur derecede bariz olmasiydi. Kampusu gezen bi mimar muhtemelen bizden daha cok keyfini cikartacaktir bunun.

Bauhaus ornegi olmasa da IIT'nin guzel bi metro duragi var, fotografini cekmeden edemedim.

Son soz Mies van der Rohe'nin dogumyerinin Aachen oldugunu soylemis miydim? Hayat komik surprizlerle dolu..

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Kotuden Cikis

Ikinci yaptirdigim testin sonuclari iyi cikti.. Simdilik hersey yolunda yani.. Endiselendirdiysem afedersiniz.. Sevgiler..

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Ümmüşen - Derya Koroglu - Sezenler Olmuş



Bugun ilk defa dinledim bu sarkiyi, kac defa dinledim bilemedim..

Aramizda daglar, yollar, yillar var iken beni sana simsiki sarilip gorenler olmus.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Kotu

Hamile bi kadinin basina gelebilecek en kotu sey bebegini kaybetmek sanirim. Ama kaybetme ihtimalinin sarf edilmesi bile yeterliymis bu zamanlarda insani sarsmak icin. Karsina gecip boyle cat diye soyleyebilirlermis "bebek olu dogabilir" diye. Sonra toparlan toparlanabilirsen dalganan hamilelik hormonlariyla birlikte. Bu sarsintiyi oyle bi yasa ki sonunda dibe vur, garip bi hisle geri cik, yapman gerekeni hemen yap. Karnindaki tekmelerden mi aliyorsun bu gucu yoksa o hep bahsedilen o yuce (!) annelik duygusundan mi. Cevabi biliyorum.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Goz Kirpan Mail'ler

Ankarali olacagimiz belli oldugu gunden beri TCDD'den mail gelmeye basladi (daha once bisiy icin gerekliydi, uye olmustum sitelerine): iste IST-ANK seferlerimiz su tarihten itibaren 5-6 saat, hizli tren pek yakinda vs vs. Hele bi gel gerisi kolay der gibi goz kirpiyor bana uzaklardan bu mail'ler..

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Tulpan




Kazakistan'da gecen bu filmi yavas ama tatli bisiyler seyretmek isteyenler icin tavsiye edebilirim. Coban olabilmek icin patronun sart kostugu evlenme isini gerceklestirebilmek icin kiz bakmaya baslayan askerligini yeni bitirmis bi Kazak'in hikayesi. Kazaklarin neredeyse anlayacakmissiniz gibi konusmalarinin hoslugunun yaninda en kucuk cocugun etrafta tahta sopadan yaptigi oyuncak ata binerken "digidik digidik" demesi de ayri hos.

Salihle cikarttigimiz anafikir: Hayaller bazen cok uzaklara gitmek yada hayal ettigi bi kizla (Cunku bizim anakarakter hic gormemistir kizi ama yine de hoslandigini dusunmektedir) evlenmek degil, ne istedigini bilmektir. Yani "Aman aman ben hayallerimin pesinden gidiyorum aslinda ne kadar da ozgur ruhluyum" vs vs'den cok, "ben bunu istiyorum, bozkirin ortasinda bile olsam benim hayalim bu" demektir bazen hayaller.

Gemicilerin yakaliklarinin arkasina hayallerini cizmeleri guzel bi gelenekmis.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Teolojik Ruya

Salihle Blick'te (san'at malzemeleri satan hos bi dukkan) dolasiyoruz, elimdeki torbalar agir geliyor, bi kenara birakiyorum. Magazayi dolasirken bi yandan da torbalara bakarak oluyorum. O sirada temizlikci bi kadin ve adam o tarafta beliriyor. Onlar gittikten sonra bi bakiyorum ki torbalar yok ortalikta. Temizlikci kadinin gittigi tarafa dogru yani magazanin arka tarafina dogru gidiyorum o sirada kadin kosarak kapidan cikiyor, pesinden kosuyorum kosuyorum yetisemiyorum. Ben de geri donup mudurlerleriyle gorusmeye karar veriyorum. Arka tarafa gecip gorduklerime "cleaner manager" (!!)'i nerede bulacagimi soruyorum kimse bilmiyor. Bi kafe gibi bisiy var, giriyorum, iki masada oturan 4-5 kisilik iki grup var. Ilkinde hocalar oturuyormus onlari rahatsiz etmemek icin digerine yoneliyorum. Teyzeler oturmus cene caliyorlar. "Excuse me, excuse me" diyorum yanit yok. Ben de mecburen hocalarin masasina yoneliyorum. Egilip bukulup soyledigim "Excuse me"lere bu sefer yanit geliyor (heh diyorum icimden dogru duzgun tepki veren insanlar), "cleaner manager"i onlara da soruyorum, onlar da bilmiyorlarmis. Torbanin neden o kadar onemli oldugunu soruyorlar. Icinde Teoloji (!) ve Alamanca ders notlarim oldugunu ve bi programi bitirmek icin bu sinavlara girmem gerektigini anlatiyorum. Aslinda ilk torbanin icinde ders notlarinin yaninda bi de silah varmis, asil o yuzden ariyormusum o torbayi, ama tabi bu gercegi onlara soylemiyorum. Neyse iste Teoloji sinavina girmek icin illa calismanin gerekmedigine ikna etmeye calisiyorlar beni. Masadaki adamlardan biri "Sinavi hemen su kapidan ciktiktan sonra sol tarafta bulunan odada yapiyorlar. Sorulari cok kolay soruyorlar, gundelik hayattaki dini bilgilerinle yapabilirsin. Mesela bana vaftiz edilerken bi bebegin ne kadarinin kutsal suyun disinda kaldigini sormuslardi. Bunun cevabini biliyordum cunku ben vaftiz edilirken topugum kalmis sadece disarda" diyor. Digerleri de "Aaa ama benim ayak bilegime kadar disardaymis" ya da "Benim sadece bi ayak parmagim disarida kalmis" gibi yorumlarda bulunuyorlar.Onlar orada tartisirken adama donup "Ama benim bu tarz seyleri bilmeme imkan yok zira ben Hiristiyan degil Musluman'im" diyorum. Ruyanin gerisini hatirlamiyorum.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS