Mamut - Mammoth

Küresellesmeyle dünyanin bi ucundaki insanin dertlerinin diger ucunda birilerini rahatsiz edebilecegini gösteren, göstermeye calisan bi film. Fena degildi ancak anne adaylarinin yahut annelerin izlemeden önce düsünmesi lazim. Sahil'in dedigi gibi "lohusayken de böyle film izlenmez ki canim!" :)

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Anne Olunca Anlarsin Bölgesi

Yillardir cevremdeki kadinlarin tartismalarin icinden cikamayacaklarini anladiklari, köseye sikistiklari anda hemen o kistirilmis duygusundan kacabildikleri, isinlanabildikleri güvenli bi bölge var: "Anne olunca anlarsin" bölgesi. Bu sihirli cümleyi söyleyince bütün akar sular durur, saatlerdir tartisarak bi yerlere varma cabaniz avucunuzun icindeki bi kum tanesi gibi bi üfürükte emeklerinizle beraber ucar gider. Artik ne deseniz bosadir. Karsi taraf öyle bi bölgeye girmistir ki sizin oraya (henüz) giris izniniz yoktur, o bölge hakkinda konusamazsiniz bile.

Iste ben Deniz hamileligimin su son günlerinde yillardir tartismalari baltalayan bu cümleyi karsimda kuramayacak insanlara nanik yapip "anne oldum, sizin ne demek istediginizi anliyorum ama hak vermiyorum söylediklerinize, dogru bulmuyorum" diyecegim günleri heyecanla bekliyorum.

Bu yaziyi usenmeden yazmam icin bana ilham veren yazi sudur:
http://baskahamile.blogspot.com/2010/10/anne-olunca-anlarsn.html

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Eylül Ayı Müze Ayı - 1

Sikago'daki son gunlerimi biraz daha verimli gecirmeye karar verdim. Gerek Kendall'in gelisi ve ondan kaptigim turist ruhu, gerek Ada'nin cok yakinda aramiza katilacak olmasi, gerek de yaklasan kis aylari bu kararimi tetikledi. Gitmedigim bi suru muze vardi, o yuzden oncelik sirasina gore hepsini sirayla ziyaret etmeye karar verdim. Her hafta bi muze secip o muzeye gittim. Iste bu blog yazisi da gittigim ilk muze olan Museum of Contemporary Photography (Cagdas Fotograf Muzesi) ile ilgili.






Coloumbia College'in 1984 yilinda kurdugu Midwest Photographers Project (MPP) (Ortabati Amerika Fotografcilari Projesi)'e ev sahipligi eden bu muze sergi bazinda calisiyor. Yani cagdas fotograf sanatcilarina bellirli araliklarla eserlerini bu muzede sergileme imkani sagliyor.

Benim gittigim zaman bir baski sanatcisinin daha dogrusu fotografin basim sonrasi haliyle ilgilenen bi sanatcinin -John Baldessari- ve bir doga fotografcisinin -Paula McCartney- sergisi vardi.

Baldessari'nin eserlerinde fotograf karesinin disina cikmanin, fotografa baska bi dil kazandirmanin cabasi var bence. Sanki bir fotograf karesi yetmemis de kafasindakileri anlatabilmek icin birden fazla kareyi ozgur bi sekilde istedigi gibi kesip bicip onumuze koymus gibi.


The Fallen Easel (Dusen Sehpa) - Bu kolajdan bi de ben kolaj yapip sadece bi kismini cektim.



Life's Balance (with Money) (Hayatin (parayla) Dengesi)

 Bazi eserlerinde ise fotografin anlatim gucunu yetersiz bulup bi de kelimelerle fotografi guclendirmeye calismak ister gibi.



Terkedilmis



Suphe

McCartney ise manzara fotograflarini daha romantik hale getirebilmek icin bu manzaralara yapma kus koymus. Fotograflarin kucuk halleriyle ne kadar belli oluyor bilemiyorum ama dallarda yapma kus mevcut (Fotograflari buyutmek icin lutfen uzerlerine tiklayiniz). Bu yapay eklemeyle, kontrollu bi deney yapar gibi, sergi izleyicisinde romantizme dair duygular uyandirmaya calismis anladigim kadariyla.







Cagdas sanati fotograf da olsa buyuk cogunlukla anlama guclugu cektigim icin bana en anlamli gelen eserleri ve bende neler cagristirdiklarini anlatmaya calistim. Saygilar, sevgiler efenim. 


  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

The Big Fish


Tim Burton'dan büyüklere masallar kusagindan bi film daha. Hikayeler anlata anlata sonunda o hikayelerden birisi olup sonsuzluga dogru yol alan Edward Bloom ve bu hikayelere hic inanmayan, can sikici da olsa gercegi tercih eden oglu Will Bloom(bloom = cicek acmak; will bloom = cicek acacak)'un hikayesi bu film. Will Bloom cicek acasiya kadar yani kendi hikayelerini olusturmaya baslayasiya kadar devam eder bu macera.



Tim Burton Helena Bonham Carter'in oyunculuguna doyamamis olacak ki Alice Harikalar Diyarinda'da da kendisine yer vermis gibi sanki.

 The Big Fish'teki Cadi



Alice Harikalar Diyarinda'daki Kupa Kizi







Hayatinin askini bulmak icin 3 yil, ona tekrar kavusabilmek icin bi 3 yil bekleyen Edward Bloom ve esi Sandra Bloom yukaridaki fotograftakiler.

Film bi sürü geriye gidisli sahne icerebilmek icin akiciligindan ödün vermistir bana göre. Yani "Aaa filmin sonu nasil olacak?" diye dört gözle izlemek yerine, "ehe surasi da komikmis, su ayrinti da iyiymis" diye izliyorsunuz filmi, bi yerde sizi filme baglayan bu kucuk ayrintilar oluyor. Kücük kücük parcalardan bi bütün olusturulmus evet, ama dedigim gibi film akiciligindan kaybetmis, bana göre.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Death Note 1-2, L Change the World







Ilk iki film Death Note manga serisini sevenler icin guzel bi secim olabilir. Ama bu iki filmden alakasiz ucuncu filmden kacinin bence. Death Note'la uzaktan yakindan ilgisi yok L Change the World'un. Sanki ellerinde film artmis da bosa gitmesin filmler diye cekilmis gibi duruyor.

Bu yorum da sevgili abim icin gelsin: Ilk iki film hizli film sevenlere tavsiye edilir! :)

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Büyücü - The Magus


Kitabi okurken altini cizdigim ve buraya yazmanin anlamli olacagini dusundugum cumleler:

Ask aslinda, diger insanin icinde var olan birseyi sevmekten cok, kendi icimizde yer alan sevme kapasitesidir.


Erkekler savasi sever cunku bu onlara ciddi gorunme imkani verir. Cunku bunun, kadinlarin kendilerine gulmesini engelleyen tek sey oldugunu sanirlar. Boyle bi durumda kadinlari nesne durumuna indirgeyebilirler. Iki cins arasindaki buyuk fark da budur. Erkekler nesneleri, kadinlarsa nesneler arasindaki iliskiyi gorur. Nesnelerin birbirine ihtiyac duyup duymadigini, birbirini sevip sevmedigini ve birbirine uygun olup olmadigini. Biz erkeklerde olmayan ve savasin kadinlarin topuna birden igrence - ve de absürd - kilan bambaska bir duygu boyutudur bu. Sana savasin ne oldugunu anlatayim. Savas iliskileri gormedeki bozukluktan kaynaklanan bir psikozdur. Birbirimizle kurdugumuz iliskileri. Ekonomik ve tarihi durumumuzla iliskilerimizi. Ve en cok da hiclikle iliskimizi. Ölümle.



O meydanda secme ozgurlugu kalan tek kisinin ben oldugumu ve bu ozgurlugun ilan edilip korunmasinin sagduyudan da, kendimi kollamaktan da, evet, kendi hayatimdan da ve o seksen rehinenin hayatindan da daha onemli oldugunu gordum. .... Mantigim durmadan bu iste bir hata yaptigimi soyleyip durur. Gel gor ki benligim hala hakli oldugumu soyler bana.


... Oysa bu degistirilmezligin, bu uymayi reddedisin ne denli Yunanlilara has bir durum olduguna dair hic bisiy soylemedim sana da...


Bu deneyim mizahin ne oldugunu tam manasiyla alamami sagladi. Bu bir ozgurluk gostergesiymis. Ozgur oldugu icin gulebiliyormus insan.


Bundan sonraki alintilar fazlasiyla spoiler iceriyor:
... Tüm bunlarin Alison'la, onu secmeyle ve her gün onu yeniden secmek zorunda olusumu sürdürmemle baglantili oldugunu biliyordum. Yetiskinlik bir dagi andiriyordu ve ben bu olanaksiz ve tirmanilamaz buzdan kayaligin dibinde duruyordum: Kimseyi gereksiz yere aci cektirmemelisin.


Cras amet qui numquam amavit
quique amavit cras amet


Asla sevmeyen yarin sevecek
seven de yarin sevecek.

Kitapta gecen Villa Bourani gercekmis:
http://www.linkoping.bonet.se/sundstedt_sund/english/eng_bour.html

Fowles'un hoyrat ve bencil baskarakter Nicholas'i roman boyunca kendine getirmek icin nasil tokatladigini ("bu hikayeye inandin mi? cok yazik, dogru degildi cunku. peki ya buna? himm.. yazik bu da dogru degil") romanin sonuna dogru anliyorsunuz. Bi yandan adamin basina gelenlerin bu kadar aleni ve bazen de aci bulsaniz da sonunda bunun ne kadar gerekli olduguna inaniyorsunuz. En azindan benim icin boyle oldu.


Fowles romanin sonunu acik biraktigi icin  kitabin sonuna dair farkli yorumlar var. Yazar bu yuzden okurlardan gelen sorulara maruz kalmis. Soyle bi olay yasandigi rivayet ediliyor:

kitabın özellikle netleştirilmemiş sonu okurlarda çok büyük bir merak uyandırmış, insanların magazin damarlarını kabartmıştır. john fowles konuyla ilgili sonu gelmez sorulara hedef olmuş, bu soruların ikisini tarzını yansıtır bir şekilde şöyle yanıtlamıştır: hasta yatağında ölümü bekleyen new york'lu bir avukat, çaresizliğini ve merakını gizleyemeyen bir mektupla ve nazik bir üslupla john fowles'a romanın sonundan sonrasını sorar, fowles da adamın ruhunu dinlendirecek bir mutlu sona elbet ulaşıldığını bildirir. bir başka okur, fettan bir kadın, histerik ve cadaloz bir üslupla, biraz da yazarı kitabın sonunda böyle bir belirsizlik bıraktığı için suçlayarak, aynı soruyu yöneltir. fowles, bittabi, kadını hayalkırıklığına uğratacağını bildiği mutsuz sonu seçer mektuba yanıtında.

http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=5942226


 Ben bu kitabin olumlu bittigi kanisinda olanlardanim. Yani "Asla sevmeyen yarin sevecek, seven de yarin sevecek".

Fowles'un roman hakkinda bi okurla yazismasi da suradan okunabilir:
http://www.fowlesbooks.com/Letter.htm

Mektubun orjinali Austin Ransom Merkezi, University of Texas'daymis. Bu guzel tesaduf vasitasiyla bu kitabi bize vererek okumamiza vesile olan eski Teksasli Ferdi ve Yagmur'a sevgilerimizi iletmeyi borc biliriz :)

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Bauhaus ve Sikago

Mimariyle ilgilenen kiminle konussak Sikago'nun farkli mimari akimlara ev sahipligi ettigini hatta bi Sikago stilinden bile bahsedildigini soylemistir. San Francisco'dan arkadasimiz sevgili Kendal bizi ziyarete geldiginde Sikago'nun bu mimari yuzunu biraz da biz tecrübeleme sansini elde ettik. Kendal tasarim okudugu icin Bauhaus akimina asinaydi ve onun bir cok orneginin Sikago'da oldugunu ogrenmisti. Salih'in dedigi gibi hazine avi gibi bi ava ciktik ve Bauhaus'un izlerini aradik Sikago'da.

Ilk once Bauhaus'un ana ilkesini aciklamakta fayda var sanirim: Bu akim bi tasarimin arkasinda muhakkak bi islevsellik olmasi gerektigini one suruyormus (form follows function - bicim islevi takip eder). Mesela binalardaki suslemeler bi islevsellikleri olmadigi surece anlamsizdirlar ve bu yuzden gereksizdirler (ornament and crime - süs ve suç). Mimari basit ve moduler olmaliymis bu akimin beybabalarina gore. Bauhaus'dan etkilenmis binalari sadelikleri ve pencerelerinin dahasi binanin kendisinin karesel/dikdortgensel goruntuleriyle digerlerinden ayirdetmek mumkun.




 Bauhaus isminden de anlasilacagi gibi Almanya'da ortaya cikiyor ilk 1920'li yillarda. Nazi rejiminin iktidara gelmesi ve Bauhaus'u yeterince Alman bulmamasi uzerine baslica temsilcileri olan Walter Gropius ve Mies van der Rohe tasarimlarini gerceklestirebilecekleri Amerika'ya daha dogrusu Sikago'ya goc ediyorlar. Biz iki mimarin binalarini ararken farkettik ki bi surusunu cesitli nedenlerle yikma karari almis belediye ve mal sahipleri. Buna karsilik Gropius'un mimarligini yaptigi Michael Reese Hospital'i kurtartmak icin bi kampanya baslatilmis:
http://www.savemrh.com/bauhaus

Mies van der Rohe ise bu bakimdan daha sansliymis zira mimarlik bolumunun basina getirildigi Illinois Institute of Technology (IIT)'de kampuse yapilacak yeni binalarin tasarim isine kendisine verilmis ve eserleri bugun hala okul binasi olarak kullanilmakta.



S.R. Crown Hall - Mies van der Rohe'nin basyapiti olarak gecen bina. Buyuk dikdortgen pencereleri binanin isik sorununu cozuyor. Basit, yonetmesi kolay, modern bi bina. Bu binanin komik tarafi ise süslenmesi, süs dediysek hemen oyle kanmayin cunku süs olarak catinin bitimiyle bitmeyen, devam eden kirislerden bahsediyorum süs diye.

Yine Mies van der Rohe'nin tasarimini yaptigi IIT'deki bi kutuphane.

IIT hakkindaki komik bi saptama ise kampusteki binalarin bazisi gotik mimariyle tasarlanmisken buyuk kismi modern mimarinin eseri olmasi ve bu ayrimin gozle gorulur derecede bariz olmasiydi. Kampusu gezen bi mimar muhtemelen bizden daha cok keyfini cikartacaktir bunun.

Bauhaus ornegi olmasa da IIT'nin guzel bi metro duragi var, fotografini cekmeden edemedim.

Son soz Mies van der Rohe'nin dogumyerinin Aachen oldugunu soylemis miydim? Hayat komik surprizlerle dolu..

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Kotuden Cikis

Ikinci yaptirdigim testin sonuclari iyi cikti.. Simdilik hersey yolunda yani.. Endiselendirdiysem afedersiniz.. Sevgiler..

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Ümmüşen - Derya Koroglu - Sezenler Olmuş



Bugun ilk defa dinledim bu sarkiyi, kac defa dinledim bilemedim..

Aramizda daglar, yollar, yillar var iken beni sana simsiki sarilip gorenler olmus.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Kotu

Hamile bi kadinin basina gelebilecek en kotu sey bebegini kaybetmek sanirim. Ama kaybetme ihtimalinin sarf edilmesi bile yeterliymis bu zamanlarda insani sarsmak icin. Karsina gecip boyle cat diye soyleyebilirlermis "bebek olu dogabilir" diye. Sonra toparlan toparlanabilirsen dalganan hamilelik hormonlariyla birlikte. Bu sarsintiyi oyle bi yasa ki sonunda dibe vur, garip bi hisle geri cik, yapman gerekeni hemen yap. Karnindaki tekmelerden mi aliyorsun bu gucu yoksa o hep bahsedilen o yuce (!) annelik duygusundan mi. Cevabi biliyorum.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Goz Kirpan Mail'ler

Ankarali olacagimiz belli oldugu gunden beri TCDD'den mail gelmeye basladi (daha once bisiy icin gerekliydi, uye olmustum sitelerine): iste IST-ANK seferlerimiz su tarihten itibaren 5-6 saat, hizli tren pek yakinda vs vs. Hele bi gel gerisi kolay der gibi goz kirpiyor bana uzaklardan bu mail'ler..

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Tulpan




Kazakistan'da gecen bu filmi yavas ama tatli bisiyler seyretmek isteyenler icin tavsiye edebilirim. Coban olabilmek icin patronun sart kostugu evlenme isini gerceklestirebilmek icin kiz bakmaya baslayan askerligini yeni bitirmis bi Kazak'in hikayesi. Kazaklarin neredeyse anlayacakmissiniz gibi konusmalarinin hoslugunun yaninda en kucuk cocugun etrafta tahta sopadan yaptigi oyuncak ata binerken "digidik digidik" demesi de ayri hos.

Salihle cikarttigimiz anafikir: Hayaller bazen cok uzaklara gitmek yada hayal ettigi bi kizla (Cunku bizim anakarakter hic gormemistir kizi ama yine de hoslandigini dusunmektedir) evlenmek degil, ne istedigini bilmektir. Yani "Aman aman ben hayallerimin pesinden gidiyorum aslinda ne kadar da ozgur ruhluyum" vs vs'den cok, "ben bunu istiyorum, bozkirin ortasinda bile olsam benim hayalim bu" demektir bazen hayaller.

Gemicilerin yakaliklarinin arkasina hayallerini cizmeleri guzel bi gelenekmis.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Teolojik Ruya

Salihle Blick'te (san'at malzemeleri satan hos bi dukkan) dolasiyoruz, elimdeki torbalar agir geliyor, bi kenara birakiyorum. Magazayi dolasirken bi yandan da torbalara bakarak oluyorum. O sirada temizlikci bi kadin ve adam o tarafta beliriyor. Onlar gittikten sonra bi bakiyorum ki torbalar yok ortalikta. Temizlikci kadinin gittigi tarafa dogru yani magazanin arka tarafina dogru gidiyorum o sirada kadin kosarak kapidan cikiyor, pesinden kosuyorum kosuyorum yetisemiyorum. Ben de geri donup mudurlerleriyle gorusmeye karar veriyorum. Arka tarafa gecip gorduklerime "cleaner manager" (!!)'i nerede bulacagimi soruyorum kimse bilmiyor. Bi kafe gibi bisiy var, giriyorum, iki masada oturan 4-5 kisilik iki grup var. Ilkinde hocalar oturuyormus onlari rahatsiz etmemek icin digerine yoneliyorum. Teyzeler oturmus cene caliyorlar. "Excuse me, excuse me" diyorum yanit yok. Ben de mecburen hocalarin masasina yoneliyorum. Egilip bukulup soyledigim "Excuse me"lere bu sefer yanit geliyor (heh diyorum icimden dogru duzgun tepki veren insanlar), "cleaner manager"i onlara da soruyorum, onlar da bilmiyorlarmis. Torbanin neden o kadar onemli oldugunu soruyorlar. Icinde Teoloji (!) ve Alamanca ders notlarim oldugunu ve bi programi bitirmek icin bu sinavlara girmem gerektigini anlatiyorum. Aslinda ilk torbanin icinde ders notlarinin yaninda bi de silah varmis, asil o yuzden ariyormusum o torbayi, ama tabi bu gercegi onlara soylemiyorum. Neyse iste Teoloji sinavina girmek icin illa calismanin gerekmedigine ikna etmeye calisiyorlar beni. Masadaki adamlardan biri "Sinavi hemen su kapidan ciktiktan sonra sol tarafta bulunan odada yapiyorlar. Sorulari cok kolay soruyorlar, gundelik hayattaki dini bilgilerinle yapabilirsin. Mesela bana vaftiz edilerken bi bebegin ne kadarinin kutsal suyun disinda kaldigini sormuslardi. Bunun cevabini biliyordum cunku ben vaftiz edilirken topugum kalmis sadece disarda" diyor. Digerleri de "Aaa ama benim ayak bilegime kadar disardaymis" ya da "Benim sadece bi ayak parmagim disarida kalmis" gibi yorumlarda bulunuyorlar.Onlar orada tartisirken adama donup "Ama benim bu tarz seyleri bilmeme imkan yok zira ben Hiristiyan degil Musluman'im" diyorum. Ruyanin gerisini hatirlamiyorum.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Once (Turkce ismini bulamadim)



Muzikleri baya bi iyi olan bi filmi soyle romantik bisiyler izliyim diyenlere tavsiye edebilirim. Alt metinde goc ve kadinin sorumluluklari ve onceliklerini isliyor film. Ust metinse muzikle ilgilenen iki insanin arkadasliklarini. Sarkilar bana hem cocugun soyleyis tarzindan, hem de kadin vokal yuzunden cogunlukla Damien Rice'i cagristirdi. Son olarak soyle ozetleyebilirim filmi: (bu cumle spoiler icerir) Yarim kalan ya da hic baslamamis asklarin filmi (burada koca bi bence var :))
Yazmadan edemedim: Kadin karakter aslinda ne guzel seviyor erkek karakteri. Olmayacagini bile bile seviyor ve davranislari nasil da bu durumla tutarli. Ne kadar olgun bi sevme sekli var kadinin. Takdire sayan.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Ucuncu Dunya'nin Hikmeti

Hyde Park cevresinde oturanlar icin bi muammadir Third World Coffee'nin neden ucte kapandigi. Cevrede bu tur baska kafenin bulunmadigi, vizir vizir isleyen bi kafe neden erken kapatir? Adamin tok gozlulugunden, saglik sorunundan yahut ailevi sorumluluktan erken kapattigini dusunuyordum ben ama isin asli hic oyle degilmis. Dun sahibiyle konusurken laf arasinda bu soruyu sordum. Adam ne dese begenirsiniz? Musterilerin sabah gelip bi kahveyle aksama kadar oturdugu bi yer olmaya baslamis burasi ve "Daha az para kazaniyordum oyle oldugu zaman o yuzden erkenden kapatiyorum ben de artik" diye dusunuyormus aslinda. Adama gicik oldum ama bugun de geldim bakalim bundan sonra da gelmeye devam edebilecek miyim..

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Ucuncu Dunya Kahvesi

Evden cikabilmek, kabugu kirabilmek adina yakinlardaki Third World Coffee'ye geldim. Hani buralarda adetten ya kafelerde calismak ben de ucundan kiyisindan yakalayayim modanin dedim. Hem benim icin cok kotu bi fikir de degil hani, evden cikip, yine rahat olabilecegim baska bi mekana gitmek, hem de buranin calisma saatlerine uymak zorunda oldugum icin yaymami engelliyor. Bi de evin iki blog otesinde, sirtimda cantayla ta okula kadar gitmeme gerek yok. Daha ozgur hareket edebilirim boylece. Betul'un Agustos'ta sinavi var, onunla da haftada en az bi gun beraber calismak icin sozlestik. Bakalim bakalim...
Ucuncu dunyaliyiz ya geldik kafemize diye dusunuyorum bi yandan. Kafenin ucuncu dunyalik bisiyi yok aslinda. Oyle tahta masa-sandalyeli bi iki koltuklu siradan bi yer. Kahveni daha cok bol kopuklu mu yoksa sutlu mu istersin diye soracak kadar kibar, guzel muzikler calacak kadar da zevkli.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Soul Kitchen



Buyuk cabalar sonucunda Soul Kitchen'i izleyebildik. Film sirketi telif haklari konusunda hakli olarak baya bi hassas sanirim ki internetten link bulmak baya bi zor oldu. Ama biz yurtdisi izleyicilerinin malesef bundan baska yolu yok. Sonunda sans eseri bulduk.

Film sehirde gecen masal gibi. Sehirde olmasa o kadar alakasiz insan bi araya gelemezdi (Kemikkiran Kemal, Shayn, Sokrat vs vs). Film boyunca normalde olmayacak seyler oluyor (Garson kizin Illia'nin tutuklu oldugunu ögrendikten sonra bundan etkilenmesi, hatta hosuna gitmesi; yahut Shayn'in Soul Kitchen'da calismasi gibi) ama hayat tikirinda islemeye devam ediyor. Sanki bu insanlarin üzerlerine peri tozu serpilmiste bizi güzel masallara inandirmak ister gibiler. Cok hos duygularla filmi bitiriyorsunuz.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Amreeka

Filistin'den Amerika'ya, hatta Illinois'ye göc eden anne-ogulun hikayesi. Trajik anlari olmasina ragmen yine de arada sirada gülebildiginiz hos bi film. Tavsiyesi icin Duygu'ya tesekkürler :)

Amerika'ya girerken güvenlik memurunun "What is your nationality, I mean country? (Uyrugunuz nedir? Yani hangi ülkenin vatandasiniz?)" sorusuna "I don't have any country. I am from Palestine (Ülkem yok. Filistinliyim ben" demesi bi an icinizi acitsa da memurun "What is your occupation? (Mesleginiz nedir?)" sorusuna "Yes, yes we are occupied by Israel (evet evet Israil'in isgali altindayiz)" demesi güldürüyor hemen.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Iki ay sonra..

Bloga bisiyler yazmayali neredeyse iki ay olmus. Eski blogu terk etmek zorunda kaldigimdan beri, biraz daha az yazar oldugumun farkindayim. Belki biraz kusluk var, zira onca aylik yazimi, birikimlerimi biraktim eski blogda. Insanin emek verdigi bisiyi terk etmesi uzucu oluyormus. Blog yazmanin bosa giden cabasi :)

Bi ara yazmayi birakayim bari bu kadar ara vermisken dedim. Hala daha da kararli degilim, bakalim. Biraz daha zaman taniyacagim kendime ve yazma, paylasma ugrasima. Bakalim, ilerleyen gunlerde gorecegiz hangi taraf galip cikacak.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Soysuzlar Cetesi - Inglourious Basterds


Tarantino yine Yahudi'lerin hosuna gidecek bi filmle karsimizda. Yine derken Tarantino hep böyle filmler yapiyor anlaminda degil de Holywood'da özellikle Ikinci Dünya Savasi sonrasinda yapilan filmler anlaminda. Bu sefer gerceküstü bi üslup kullaniliyor ve Yahudi asilli bi grup Amerika'linin Nazi askerlerine karsi giristigi gerillavari eylemlerden bahsediyor. Bi yandan da Yahudi bi kizin macerasi anlatiliyor. Yahudi kiz rolü icin Tarantino Uma Thurman'a baya bi benzer bi aktrist olan Melanie Laurent'i secmis. Bu secimin ardinda yatan neden acaba klasik femme fatal imgesini degistirme cabasi mi yoksa Tarantino'nun zihninde sarisin, soluk benizli kadinlarin masum görünüsünün altindaki siddete yatkinliklari mi var bilemedim. Filmde ilgimi ceken enteresan seyse esas kizin sevgilisinin bi zenci olmasiydi, bu cok rastlanan bi durum degildir Amerikan sinemasinda. Özellikle Yahudilerle ilgili olan bi filmde böyle bi secim ilgi cekiciydi ve güzeldi.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Habana Blues

 

Güzel  bi soundrack'e sahip bu film öncelikle. Sonralikla (iyk!) iki arkadasin müzikleriyle hayatta kalma mücadelesini anlatiyor. Asagidaki bol bol spoiler iceren yaziyi okumayanlar icin yaziyorum: Demek ki hayat neymis? Tercihlerimiz ve ihanet edemediklerimizmis. Yazinin bundan sonrasi spoiler'dir!

Filmin ortasindan itibaren tahmin ettiginiz, hani o aklin yolu birdir hesabi yaptiginiz hesapla Ruy'u Tito'yla Ispanya'ya, cocuklarini da Miami'ye gönderdiginiz böylece birbirlerini görmelerini saglayip, icinizin rahat ettigi o bilindik Holywood senaryosunun tam tersi bi sekilde sonuclanan, hayatin tercihlerimiz ve ihanet edemedigimiz seylerin bütünü oldugunu gösteren, güzel bi ortak yapim. He bi de filmin kahramanlari özelinde rejim karsiti bi film yapilabilirdi cok kolay bi sekilde.Bbunu tercih etmemeleri yerinde bi karar olmus.

Yurtdisinda yasayan bünyeye bu filmin sonuna katlanabilmek icin saglam nedenler lazimdir, bilginize!

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Taxi Driver

Tarantino bosuna etkilendigi filmler arasinda saymamis bu filmi. Travis'in gözünden olaylari görmeye basladiginiz filmi bi süre izledikten sonra "laaan bi gariplik var bu adamda" demeye basliyorsunuz. Elinde hic bi güc olmadigini farkeden yalniz bireyin güclü oldugunu kendine ispatlamasi, sistemin icinde adaleti dagitmayi kendine hak görmesini ve böylece egosunu (özellikle filmin sonunda) baya bi tatmin etmesini anlatiyor bence bu film.
Yazinin bundan sonrasi bi hayli spoiler icerir efenim!
Filmin sonunda Judie Foster'in bulundugu oteli basip 3 kisiyi öldürdükten sonra "heh" dedim "tikacaklar bu deliyi sonunda timarhaneye" ama adam milli kahraman ilan edilmis meger. Su anda yasadigim ülkeyi düsünüp dehsete kapildim.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Misak Manouchian'in Karisina Son Mektubu

sevgili melineciğim, bir tanecik yetimim benim,

birkaç saat sonra artık bu dünyada olmayacağım, öğleden sonra saat 3’te hepimizi kurşuna dizecekler. bu olay hayatımda sanki bir kazaymış gibi çıkıverdi karşıma; inanmıyorum ama ne var ki seni bir daha hiç görmeyeceğim.

ne yazabilirim ki sana, her şey o kadar karmakarışık ki zihnimde; ama bir o kadar da apaçık.

kurtuluş ordusu’na gönüllü asker olarak katılmıştım ve işte zafere ve hedefe iki adım kala ölüyorum. hayatta kalanlara, özgürlüğü ve yarının barışını tadacak olanlara mutluluklar diliyorum. fransız halkı ve özgürlük için savaşanlar, bizlerin anısını eminim gerektiği gibi onurlandıracaklardır. alman halkına ve başka hiç kimseye karşı kin duymadığımı ölmeden açıklıyorum, herkes hak ettiği cezanın ve ödülün karşılığını bulacaktır. alman halkı ve diğer tüm halklar kısa bir sürede sona erecek olan savaştan sonra barış içinde yaşayacaklardır... seni mutlu edemediğim için derin bir üzüntü içindeyim; sen hep istemiştin, keşke bir çocuğumuz olsaydı. senden bir ricam var, savaş bittikten sonra evlenmeni ve benim mutluluğum için bir çocuğun olmasını istiyorum. bu son dileğimi yerine getirmek için seni mutlu edebilecek bir kimseyle lütfen evlen. var olan her şeyimi sana, kız kardeşine ve yeğenlerime bırakıyorum. fransız kurtuluş ordusu’nun askeriyken öldüğüm için, savaş sona erdikten sonra eşim olarak mağdur aylığına hak talep edebileceksin. okunmaya değer olan şiirlerimi ve yazılarımı anımı onurlandırmak isteyen dostlar sayesinde yayınlarsın. bıraktığım hatıraları ise mümkün olursa ermenistan’daki akrabalarıma götürürsün. birazdan, 23 arkadaşım ile birlikte vicdanen rahat bir insanın cesareti ve huzuru içinde öleceğim; çünkü şahsen, kimseye kötülük yapmadım, yaptıysam eğer, kin dolu değildim. bugün hava güneşli. güneşe ve o çok sevdiğim güzel doğaya bakarak hayata ve sizlere, benim çok sevgili eşim ve dostlarıma veda edeceğim. kendi şahsını kurtarmak pahasına bizi ele veren o kişinin dışında bana kötülük yapan veya yapmak isteyen herkesi affediyorum. seni sımsıkı kucaklıyorum, kız kardeşini ve beni uzaktan ya da yakından tanıyan herkesi de aynen kucaklıyorum. adieu, arkadaşın, dostun, eşin,

michel manouchian, canigt [cancağızın]
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=10890783

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Uyku Önemli Bisiy

Üc gündür pek uyuyamiyorum. Nedeni kasinti. 3 gün önce kasintilarim basladi. Bi yandan seviniyorum kasinmasi iyilesme yoluna girdigini gösterir diye, bi yandan da bu kadar siddetli kasinmaya dayanamiyorum. Bi sekilde uyumayi basarmisken bi saat sonra uykumdan uyandiracak kadar kuvvetli bi kasinti hissi bahsettigim. Bandajlar altindaki hassas bi cilt olunca daha dikkatli davranmaniz gerekiyor bi de. Üstten bastirmak biraz dindiriyor kasintimi. Bi de farkli bi yöntem uyguluyorum simdi: sac kurutma makinasinin en düsük seviyesinde sicak hava üflüyorum kasinan yere, bu da yaklasik bi 10 dk kasinmasini engelliyor, sonra yine basliyor. Günlerin uykusuzlugu gözümden akarken, kasinti yüzünden uyuyamamak gercekten enteresan bi duygu. En iyisi sersemleyesiye kadar bisiyler seyredip, sonra da sizmaya calismak. Hadi bakalim..

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Facebook

Aktif olarak kullandigim bu sitenin son zamanlarda yapilan degisikliklerle her hareketimi, her an, herkese bildirmesi (yani recent activity stories'i duvarima sürekli eklemesi ve news feed olarak yayinlanmasi) ve bunun degistirilemez bi özellik olmasi acayip sinirlendirdi beni gece gece. Umarim en kisa zamanda bu sacmaligi düzeltirler.

Bu konu hakkindaki aciklamalari da söyle zatalilerinin:

"Information about Recent Activity
[burasi alakasiz: Whether we display a story on your profile is now controlled by the privacy of the content itself, rather than an additional setting. For example, only people who can see both your Wall, and the Wall to which you posted would be able to see a story about you writing on a friend’s Wall.] You cannot completely turn off recent activity stories anymore. However, if you want to remove a particular story that currently shows up, simply click the “Remove” button that appears to the right of the story after you move your mouse over it. Learn more about privacy"

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Havuzlu Rüya

Eskiden bloguma rüyalarimi yazardim. Bu yeni blogda yazmayi atlamisim. Vakti geldi.
Rüyamda Salih, yaninda bi kadin bi da ben kapali bi havuzdayiz. Salih'le kadin beraberler ama benim bu durumla hic bi sorunum yok. Onlar havuza giriyorlar, ben disarda kalmayi tercih ediyorum. Havuzun etrafini kolacan etmeye basliyorum ve o sirada yerde bi ayak izi görüyorum. Süphelendigim sey olmus, birisi bizi takip etmisti. Salih'i uyariyorum, o sirada bizi takip eden adam havuza giriyor. Salih havuzun bi ucundan adam diger ucundan suyun altindan birbirlerine dogru yüzmeye basliyorlar. Havuzun tam ortasinda kavgaya tutusuyorlar. Elimdeki bicagi Salih'e ulastirmaya calisiyorum. Malesef rüyanin bundan sonrasini hatirlamiyorum. Ama Salih artik kendi rüyalarinda atlayip ziplamayi birakti, benimkilere gecti :)

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Soguk Cay Iyidir

Neden mi? Cünkü üstünüze döktügünüzde 2 gün hastanede kalip, derinizin soyulmasina gerek kalmaz:). Ufak bi ev kazasi atlattik Salih'le. Ocaktan yeni inmis adacayini üstümüze dökmeyi basaran ben Deniz ve hem kendisini hem Salihcan'i hafiften yaraladik. O panikle hemen üstümüzdekileri cikartmayi akil ettik. Gerci ben bi an Salih'e bakip "Niye bu kadar bagiriyor anlamadim ki?" diye düsündügümü hatirliyorum :) Ama bi sn bile sürmedi bu düsüncem inanin :) Sonrasinda Salih'i hemen dusa sokmak aklima geldi neyse ki. Salih dustayken "Ben bi CVS'e (burada 24 saat acik bi eczane) gidip yanik merhemi alayim" diyordum hatta. Bi süre sonra taksi cagirip hastaneye gitmeye karar verdik. Taksiyi beklerken giyinme calismalarim cok da basarili gecmedigi icin Salih'e bi ara "Sen git, sana ne veriyorlarsa bana da ondan versinler!" dadinda cok pratik fikirlerle ortaya cikabildim.

Hastaneye vardigimizda buralarda hastanelerde giydirilen önlük gibi kiyafeti de giyince tam olarak tuvaleti gelmis sünnetlik cocuklar gibi etrafta dolasiyordum. Zira önlük üstüme degmesin diye bi elimle önlügü kaldirip bi asagi, bi yukari yürüyüp duruyordum hastane odalarinda. Morfin verilmesini beklerken yasli bi amca olan hemsiremin yanima koydugu bi sise su imdadima yetisti de acimi biraz olsun dindi. Morfinden sonrasi zaten süperdi :) Hastaneye aci icinde düsmüs herkese tavsiyemdir!

Iki günlük hastane maceramin icinde bir tanesi ilacli, bir tanesi canli canli (o hemsirenin suratini hala unutmuyorum!), bir tanesi de narkoz altinda olmak üzere toplam üc kere deri soydurma islemi; önüme getirilip, önümden kaldirilan yemekler, icecekler (ünümü duyan hastane kafeteryasi bana sicak cay getirmeyi yasaklamisti sanirsam :)); bol uyku ve dinlenme vardi. Simdi evde bacagi alcida insanlar gibi bacagimi sehpanin üstüne uzatmis, zaman zaman ayaga kalkip sekerek yürüyerekten bi dinlenme evresi geciriyorum. Haftaya kontrolüm var. Bakalim bakalim.

Bu da böyle bi animdir. Arz ederim.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Pandora'nin Kutusu


Yasli annelerinin evden kacmasiyla memlekete gidip onu Istanbul'a getirmeleriyle baslar hikaye. Herkesi ve herseyi kontrol etmek isteyen Nesrin, hayatini bi adamin pesinde geciren Güzin ve herkese, herseye küs Mehmet kardesler alzeimer hastasi anneleriyle farkli farkli maceralar yasarlar. Bu maceralar sirasinda anne Nusret türlü cocukluk yapip, kendi cocuklarina zor anlar yasatir ama bi yandan da onlarin hayatlari hakkindaki gercekleri cat cat yüzlerine söyleyerek gercekle yüzlesmelerini ister gibidir. Onu en iyi anlayan torunu Murat'tir. Onu özgürlestiren de o olacaktir.

Elinden hic düsürmedigi mendiliyle basroldeki Tsilla Chelton'i aksanindan dolayi rum asilli bi kadini canlandirdigini düsünmüstüm. Derya Alabora ve Onur Ünsal'in oyunculuklarini yine takdir etmemek elde degil. Yesim Ustaoglu'nun yönettigi bi baska film olan günes'e yolculuk'ta oynayan Nazmi Kirik kücük bi rolle katiliyor bu filme.

Nazmi Kirik'in canlandirdigi hirsizin Murat'in telefonunu caldiktan sonra bi de bi sokak arasinda Murat'i sikistirip ayakkabilarini aldigi sahne enteresan. Daha dogrusu Murat'in bu adami dayisina anlatirken söyledikleri enteresan: "adam karanlikti, bakmiyordu. böyle sanki tas atsam iceri gidecekmis gibi."

Izlenesi bi film.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Gölgesizler



Hasan Ali Toptas'in romanindan uyarlama Gölgesizler'i izledik. Alt metninde devlet-birey elestirisi yapan bu filmde biraz Donnie Darko biraz Lost bulduk. Yazinin bundan sonrasi filmin sonundan bahsediyor, izlemediyseniz bilmek istemeyebilirsiniz. Sonunu daha güzel bisiye baglasaydi, daha dogrusu daha mantikli bisiye baglasaydi baya bi sevecektim bu filmi.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Secici Iliskiler

Yaklasik 2,5 haftalik bi Latin Amerika gezisinden döndük kazasiz belasiz. Anlatmak istedigim cok sey var. Ama yavas yavas sira gelecek onlara da..

Sanal sosyal aglar enteresan mekanlar. Su acidan: birisinin durum mesajini (status message) görüyorsunuz. Sirf birisinin degil onlarca kisininkini görüyorsunuz. Sirf durum mesajini degil onlarca aktivitesini görüyorsunuz, eger internet aktifi birisiyle karsi karsiyaysaniz (ki siz de öylesinizdir aslinda :)). Bunlara yorum yapma hakkini size veriyor bu platformlar. "Aaa öyle miymis, bunu böyle mi yaptin" ya da "bak suna begenmiyor hic bisiyi" vs vs dadinda yorumlar yapiyorsunuz. Ama aslinda bu yorumlari yaptiginiz kisiler gercek hayatta yakin gördügünüz ya da gündelik/gercek hayatta da bisiyler paylastiginiz kisiler oluyor. Yani öyle önünüze gelene yorum yapmiyorsunuz. Eliniz klavyeye gitmeden bi düsünüyorsunuz. Bu baglamda aslinda yapay iliskileri doguracagi öngörülen bu tür sosyal aglar, bu tür öngörüleri ters köseye yatirmis bulunuyor. En azindan benim özelimde..

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS